Libya'dan Sonra Sıra Hangi Ülkede?
Nihat Yalçındağ 2021-05-14 16:54
‘Rand Corporation’ 2015 yılında Libya savaşı ile ilgili bir değerlendirme yayınladı.
Libya içerisindeki asker ve sivil muhalifleri yıllarca örgütlediler. Muhalif örgütlenme belli bir fiziksel güce ulaşınca Libya’da iç isyan başlattılar. Muhalifleri kendi kara unsurları gibi kullandılar.
2011 Yılında ABD öncülüğünde Libya’ya çok yoğun hava saldırıları yapıldı ve ülke yönetimi zorla değiştirildi. Daha sonra OPEC verilerine göre(1) dünyanın 7nci büyük ham petrol kaynağına Batılı ülkeler tarafından el konuldu.
Libya savaşında ABD ve ortakları kara kuvveti kullanmadılar.
Libya içerisindeki asker ve sivil muhalifleri yıllarca örgütlediler. Muhalif örgütlenme belli bir fiziksel güce ulaşınca Libya’da iç isyan başlattılar. Muhalifleri kendi kara unsurları gibi kullandılar.
Muhaliflerin vurulmasını isteği hedeflere çok uluslu kuvvetlerle hava saldırıları düzenlediler. Güce tapan batı hayranı işbirlikçileri kendi kara orduları gibi kullandılar.
Çok gelişmiş hava araçları ve gelişmiş akıllı bombalar kullanıldı. Beklenenden daha kısa bir sürede Kaddafi taraftarlarının direncini kırıldı. Çünkü hava saldırıları çok kesin ve acımasızdı ve içerde ülkeyi tanıyan donanımlı işbirlikçi bir askeri ve siyasi güç vardı.
Özellikle petrol şirketleri olmak üzere, küresel şirketlerin çıkarlarını elde etmek için şiddete başvurması batılı ülkelerin ordularını bu amaç için kullanarak ilkesizce kan dökmesi artık geniş kitleler tarafından bilinen açık bir olgudur.
Benim bilginize sunmak istediğim konu bu değildir. Çok daha farklı ve bir o kadarda önemli birkaç konu hakkındaki değerlendirmemi sizlere aktarmak istiyorum.
Birçok insan tarafından bilinen ünlü ‘Rand Corporation’ adlı kurum 2015 yılında Libya savaşı ile ilgili bir değerlendirme yayınladı.(2)
“Rand Corporation” görünüşte bir düşünce kuruluşudur.
Gerçekte ise bir küresel şirketlerin amaçları doğrultusunda, hedeflenen insan kitlelerinin görüşlerini ve inançlarını yönlendiren bir “İnanç Oluşturma”(Psikolojik Harekât) merkezidir. Günümüz dünyasında bu savaş yöntemi sanılandan çok daha etkilidir ve küresel şirketler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.
“Rand Corporation” Libya savaşı ile ilgili yaptığı değerlendirmede bazı görüşleri öne çıkararak birtakım inançlar oluşturmayı ve karşıtlarına gözdağı vermeyi hedefliyor.
İlgili değerlendirmede yapılan bazı saptamalar;
- “Savaş çok ucuz ve etkin yapıldı.”
- “Arapların Libya’daki isyancılara siyasi destek vermesi STRATEJİK anlamda katkı sağlamıştır.”
- “Birleşmiş milletlerin savaşı onaylaması birçok Devletin savaşa katılmasını sağlamıştır. “
- ‘”LİBYA MODELİ’nde kullanılan; sadece hava desteği sağlayarak yerli kara kuvvetlerinin kullanılması yönteminin çok güçlü ve etkili bir yöntem olduğu görülmüştür, ancak farklı ülkelerde bu yöntemi kullanmak Libya’daki kadar kolay olmayabilir.”
İlgili değerlendirmede yapılan öneriler;
-“ NATO ülkeleri arasında, birlikte çalışma becerilerini geliştirin, gelecekteki bazı girişimlerde oyuncuların listesini tahmin etmenin zor olacağına hazırlıklı olun.”
-“Önemli müttefiklerin beklenmedik yokluğuyla başa çıkmaya hazırlanın.”
-“Yerel güçlerle işbirliği için yeteneklerinizi geliştirin.”
Değerlendirmenin sonlarında şu şekilde bir saptama var;
“Çin ve Rusya ister kabul etsin ister kabul etmesin Birleşmiş Milletlerin 1973 sayılı Libya hakkındaki kararı Libya’daki yönetim değişikliğine giden yolun kaldırım taşlarını döşedi ve NATO üyesi olmayan ülkelerinde savaşa katılmasını sağlayarak yakın gelecekte benzer sorunlu ülkelere yapılacak askeri saldırılar için tırmanıp aşamayacakları bir engel yaratmıştır.”
Bütün bu değerlendirmeler okunduğunda “Rand Corporation” nesnel saptamalar yapıyor kanısına varılabilir. Bazı saptamalar doğrudur ve nesneldir, ancak eksiktir bazı saptamalar da kasıtlı olarak yanlış yapılmıştır. Çünkü
1. Batılı ülkeler kaynak sıkıntısı yaşanmaktadır.
Libya savaşının çok az parasal harcama ile yapıldı doğrudur. Ancak bu onlar bir seçim değil zorunluluktur. Çünkü ABD’nin tüm dünya üzerindeki savaş harcamaları ülke ekonomisinin karşılayamayacağı boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle askeri saldırılara ayıracağı kaynak çok kısıtlıdır.
Irak ve Afganistan’da izlenen şımarık askeri işgal yöntemi kendilerine çok pahalıya mal olmuştur. Yokedilen şehirlerin yeniden inşa edilmesi, gereksiz yere yok edilen insan gücü ve düşmanlaşmış insan gücünün işbirlikçiler durumuna getirilmesi büyük parasal harcamalara ve zaman kaybına neden olmuştur.
Bu düşünce kuruluşu Libya hakkında yayınladığı bu belge ile “yerel kara kuvvetlerini kullanma yöntemini” akıllıca bir seçim gibi sunmaktadırlar. Oysa gerçek bu değildir. Uyguladıkları bu yöntem bir zorunluluktur. Çünkü küresel şirketlerin batılı ülkelerin kara kuvvetlerine ayıracakları kaynakları sınırlı ve neredeyse yetersizdir. Gelecekte içinde bulundukları bu sıkıntılı durum daha da derinleşerek kötüleşecektir.
Uçuş maliyetleri çok yüksek olan gelişmiş pahalı uçaklar yerine insansız hava araçlarının yaygın bir şekilde kullanılmasının ana nedenlerinden biri de yine yaşanan kaynak sıkıntısıdır.
2. Birleşmiş Milletler batı ile doğu arasındaki çatışma alanlarında istediği gibi kararlar alamaz.
Birleşmiş Milletlerin kararı ile birçok ülkenin savaşa katılması ve Arapların siyasi destek vermesi sayesinde Libya’da yönetim değişikliğin başarıyla yapıldığı düşüncesi de gerçekçi değildir, yönlendirme ve korkutma amaçlı bir değerlendirmedir.
Birleşmiş milletlerin kararı ile birçok devletin ve Arapların desteğinin alıp istediklerini yapabiliyorlarsa neden çok istedikleri halde Suriye hakkında böyle bir karar alamıyorlar? Çünkü Suriye’de süren çatışmanın ana nedeni batı (ABD ve AB) ile doğu (Rusya, İran ve Çin) arasındaki anlaşmazlıktır ve bu anlaşmazlıkta doğunun daha güçlü bir durumda olmasıdır.
Batılı ülkeler Suriye petrolleri ve Katar doğalgazını batının çıkarlarına uygun bir biçimde batıya aktarma çabası içindedir ve onlar için bu aktarım yaşamsal önemdedir. Batı bunu başarabilirse Rusya, İran, Çin ve Türkiye doğrudan büyük zararlara uğrayacaktır. Bu nedenle başta Rusya olmak üzere İran ve Çin bu enerji kaynaklarının batının çıkarlarına uygun biçimde kullanılmasına izin vermemektedir ve vermeleri olanaklı ve olası değildir.
Rusya ve Çin ile büyük mal alım satım ilişkileri olan batılı ülkeler Rusya ve Çin ile karşılıklı bağımlılık içindedirler. Bu ekonomik bağımlılığın bir gereği olarak ne kadar isterlerse istesinler Suriye hakkında Libya’daki gibi bir tutum takınamazlar. Bu nedenlerle ABD Birleşmiş Milletlere doğunun çıkarlarına zarar verecek kararlar aldırması veya alınan kararları etkin bir şekilde uygulaması olanaklı değildir.
3. Batılı ülkelerin işbirlikçi(mandacı) kullanma zorunluluğu giderek artacaktır.
Kendi kara kuvvetlerini kullanacak ekonomik güçleri olmayan batılı ülkeler, kaynaklarına göz koydukları ülkelerde işbirlikçi yerel kuvvetler kullanma yöntemini geliştirerek kullanmak zorunda kalacaktır. Bu onlar için bir seçim değil bir zorunluluktur. Türkiye’de Fetö’nün askeri ve siyasi olarak bu amaçla kullanılmaya çalışılması bunun somut bir örneğidir.
Bu bakış açısıyla Türkiye’de aydınlar Fetö benzeri işbirlikçi tutumları erken saptamalı gelişimine izin vermemek için her türlü yasal girişimi hemen başlatmalıdır.
Bunun yanında Türkiye’deki yurtseverler HDP,PKK,PYD,YPG gibi unsurların Libya örneğinde kullanılan “yerel muhaliflerle” tam bir benzerlik içinde olduğunu görmelidirler. ABD’li yetkililerin “PYD ABD’nin kara gücüdür” açıklaması, PYD/PKK ya 33 bin tır silah gönderilmesi(3) bu durumun somut kanıtlarıdır.
Batılı istihbarat örgütleri barış, demokrasi, insan hakları, kardeşlik, sivil toplum gibi güzel sözleri ve değerleri sömürerek işbirlikçi unsurlara dolaylı destek arayışlarına girişecektir. Tüm yurtseverler bu konuda duyarlı ve uyanık olmalıdır. Çünkü küresel güçler genel kabul gören değerleri ustalıkla kullanarak yerel işbirlikçiler bulur ve ülkeleri çıkarlarına göre kullanır ya da işgal eder.
Küresel güçlerin geçmişte petrol, kan, gözyaşı, ölüm, daha çok kazanç gibi gerçeği dile getiren sözcükleri kullanarak işbirlikçi buldukları hiç görülmemiştir.
Amerikan Özel Kuvvetler Komutanı Orgeneral Raymond Thomas'ın 2017 Haziran ayında bir konuşma yapıyor. Bu konuşmada Türkiye’nin kaygılarını hatırlatarak YPG'ye "markanızı değiştirmeniz gerekiyor" dediğini, bunun üzerine YPG'nin "Suriye Demokratik Güçleri" adını uydurduğunu ve yeni markanın içine "demokrasi" kelimesinin koyulmasını akıllıca bulduklarını söylüyor. “Demokrasi” kelimesinin "YPG'nin kamuoyundaki değerini biraz olsun artırdığını" belirtiyor ve devam ediyor "Kendi markaları üzerine çalışmaları gerek. Eski ürüne, yani PKK bağlantısına bağlı kalmaya devam etmeleri durumunda ilişkilerde istenmeyen zorluklar çıkacaktır”(4)
Batılı ülkeler eski ekonomik gücüne sahip değildirler. Libya’da uyguladıkları ve kendilerince başarılı olarak adlandırdıkları askeri işgal yöntemlerini gelecekte de uygulamaya çalışacakları kesindir. Ancak dünyada yaşanan değişim incelendiğinde bu konuda başarılı olamayacakları da o kadar kesindir.
Libya'dan Sonra Sıra Hangi Ülkede? Nihat Yalçındağ 2021-05-14 16:54
Kaynaklar:
1 https://www.opec.org/opec_web/en/data_graphs/330.htm
2 https://www.rand.org/pubs/research_reports/RR676.html
3 https://haberglobal.com.tr/gundem/cumhurbaskani-erdogan-abd-ypg-ye-33-bin-tir-
4 https://www.dw.com/tr/ypg-pkk-ile-ne-kadar-ba%C4%9Flant%C4%B1l%C4%B1/a-42261886
Comments